taylar vurulmaz
ne çok kaçtım
ne sığındım yalanlara ısrarcı
köşe bucak
edebime boşalttım
aşka dolan tetiği
günahını sevdaya yüklemiştim
güneş güneş doğuyordu gözlerin
görseler
kıskanırdı bebekler
ah o gülüşün!
yollara rest
takvimeydi arsızlığımız
hatırlar mısın?
gözler düşüp
buluşunca sesimiz
evrene hükümdar kesilmiştim
gel dedin
yakıp gemileri
gitmesine gitti de elim
yakamadım
ki asırlar öncesinden yanıktı dilim…
oysa ne de çok istemiştim
soluyorken sevdayı
ayrı yastıklardı ölümün adı
tahammülse zulm!
bilsen
ne çok kahretmiştim!
ittikçe canavar
hayvanlaşır ezince aşk
sen onu
ben bizi öldürmüştüm!
hawar limin!
say ki bu aşk yaralı tay
ağıtta d/ağlar
yaralı atları belki…
ama
unuttun mu?
“tayları vurmazlar” demiştim!